vâride (A.) [ 1 [ وارده .gelen, ulaşan. 2.akla gelen.
vâris (A.) [ وارث ] mirasçı.
varta (A.) [ 1 [ ورطه .uçurum. 2.tehlike.
vârûn (F.) [ وارون ] ters, başaşağı.
vârûne (F.) [ وارونه ] ters, başaşağı.
vasat (A.) [ 1 [ وسط .orta. 2.ortalama.
vasatî (A.) [ 1 [ وسطی .ortalama. 2.orta.
vasf (A.) [ 1 [ وصف .nitelik, özellik. 2.övgü.
vâsıl (A.) [ واصل ] ulaşan, kavuşan, gelen.
vâsıl olmak ulaşmak, kavuşmak.
vâsıta (A.) [ 1 [ واسطه .aracı. 2.araç, alet.
vâsi’ (A.) [ 1 [ واسع .geniş. 2.yaygın. 3.kapsamlı. 4.enli. 5.bol.
vasiyyet (A.) [ وصيت ] vasiyet.
vasiyyetnâme (A.-F.) [ وصيت نامه ] vasiyet mektubu.
vasl (A.) [ 1 [ وصل .ulaşma. 2.kavuşma, vuslat. 3.bağlama, ulama.
vassaf (A.) [ وصاف ] öven, anlatan, tavsif eden.
vassal (A.) [ وصال ] ulaştıran.
vatan (A.) [ وطن ] yurt.
vatandaş (A.-T.) [ وطنداش ] yurttaş.
vatanî (A.) [ وطنی ] yurt ile ilgili.
vatanperver (A.-F.) [ وطن پرور ] yurtsever.
vatanperverâne (A.-F.) [ وطن پرورانه ] yurtseverce.
vâveylâ (A.) [ 1 [ واویلا .yazık, eyvahlar olsun. 2.çığlık.
vâveylâ düşmek çığlıklar atılmak.
vâye (F.) [ وایه ] kısmet.
vaz’ (A.) [ 1 [ وضع .koyma, konulma. 2.bırakma. 3.atama. 4.durum, konum.
vaz’ -ı haml [ وضع حمل ] doğum.
vaz’ -ı kadîm [ وضع قدیم ] eski konum, eski durum.
vaz’ -ı yed [ وضع ید ] el koyma.
vaz’ -ı yed edilmek el konulmak.
vaz’ -ı yed etmek el koymak.
vaz’ etmek koymak.
vaz’an (A.) [ وضعا ] konumu bakımından.
vazâif (A.) [ وظائف ] görevler, ödevler.
vâzı’ (A.) [ 1 [ واضع .koyan, koyucu. 2.hazırlayıcı.
vâzıh (A.) [ واضح ] açık, net.
vâzıhan (A.) [ واضحا ] açıkça, açık olarak.
vazî' (A.) [ 1 [ وضيع .alçak, aşağı. 2.mütevazi.
vazîfe (A.) [ 1 [ وظيفه .görev. 2.ödev.
vazîfedâr (A.-F.) [ وظيفه دار ] görevli.
vazîfeşinas (A.) [ وظيفه شناس ] görevine düşkün.
vaziyet (A.) [ وضعيت ] durum, konum.
vebâl (A.) [ وبال ] günah.
vecâhet (A.) [ وجاهت ] yüz güzelliği.
vecd (A.) [ وجد ] coşku.
vecdâver (A.-F.) [ وجدآور ] coşkulu, heyecanlandıran.
vech (A.) [ 1 [ وجه .yüz. 2.sebep, ilgi, münasebet, vasıta. 3.yüzey.
veche (A.) [ 1 [ وجهه .yüz. 2.yön, taraf.
vecîbe (A.) [ وجيبه ] yapılması gereken, görev.
vecîz (A.) [ وجيز ] özlü.
vecîze (A.) [ وجيزه ] özdeyiş.
vedâ (A.) [ وداع ] ayrılış, ayrılma.
vedâyi’ (A.) [ ودایع ] emanetler.
vedîa (A.) [ ودیعه ] emanet.
vefâ (A.) [ 1 [ وفا .sözünde durma. 2.dostluğu sürdürme.
vefâ etmek sözünde durmak, vefa göstermek.
vefâdâr (A.-F.) [ وفادار ] vefalı.
vefâkâr (A.-F.) [ وفاکار ] vefalı.
vefât (A.) [ وفات ] ölüm.
vefât etmek ölmek.
vefeyât (A.) [ وفيات ] ölümler.
vefk (A.) [ 1 [ وفق .uyum. 2.uygun.
vegayrühü (A.) [ وغيره ] ondan başka.
vegayrühüm (A.) [ وغيرهم ] ondan başkaları.
veh (F.-A.) [ وه ] vah.
vehb (A.) [ وهب ] bağış, vergi.
vehbî (A.) [ وهبی ] Tanrı vergisi.
vehelümmecerrâ (A.) [ و هلم جری ] var gerisini kıyas et.
vehhâb (A.) [ وهاب ] çok bağışlayıcı Tanrı.
vehhâbiyyet (A.) [ وهابيت ] vehhâbîlik.
vehhâbiyyûn (A.) [ وهابيون ] vehhâbîler.
vehim (A.) [ وهم ] kuruntu.
vehleten (A.) [ وهلة ] ansızın.
vehm (A.) [ وهم ] kuruntu.
vehmî (A.) [ وهمی ] kuruntuya dayalı, evham üstüne kurulmuş.
vehmnâk (A.-F.) [ وهمناک ] kuruntulu.
veillâ (A.) [ والا ] yoksa, aksi takdirde.
vekâhat (A.) [ وقاحت ] arsızlık, utanmazlık, hayasızlık.
vekâlet (A.) [ 1 [ وکالت .vekillik. 2.bakanlık. 3.avukatlık.
vekâleten (A.) [ وکالة ] vekil olarak.
vekâletnâme (A.-F.) [ وکالت نامه ] vekillik belgesi.
vekâletpenâh (A.-F.) [ وکالت پناه ] sadrazam.
vekâyi’ (A.) [ 1 [ وقایع .olaylar. 2.savaşlar.
vekıs’alâhâzâ (A.) [ وقس علی هذا ] bununla kıyasla.
vâris (A.) [ وارث ] mirasçı.
varta (A.) [ 1 [ ورطه .uçurum. 2.tehlike.
vârûn (F.) [ وارون ] ters, başaşağı.
vârûne (F.) [ وارونه ] ters, başaşağı.
vasat (A.) [ 1 [ وسط .orta. 2.ortalama.
vasatî (A.) [ 1 [ وسطی .ortalama. 2.orta.
vasf (A.) [ 1 [ وصف .nitelik, özellik. 2.övgü.
vâsıl (A.) [ واصل ] ulaşan, kavuşan, gelen.
vâsıl olmak ulaşmak, kavuşmak.
vâsıta (A.) [ 1 [ واسطه .aracı. 2.araç, alet.
vâsi’ (A.) [ 1 [ واسع .geniş. 2.yaygın. 3.kapsamlı. 4.enli. 5.bol.
vasiyyet (A.) [ وصيت ] vasiyet.
vasiyyetnâme (A.-F.) [ وصيت نامه ] vasiyet mektubu.
vasl (A.) [ 1 [ وصل .ulaşma. 2.kavuşma, vuslat. 3.bağlama, ulama.
vassaf (A.) [ وصاف ] öven, anlatan, tavsif eden.
vassal (A.) [ وصال ] ulaştıran.
vatan (A.) [ وطن ] yurt.
vatandaş (A.-T.) [ وطنداش ] yurttaş.
vatanî (A.) [ وطنی ] yurt ile ilgili.
vatanperver (A.-F.) [ وطن پرور ] yurtsever.
vatanperverâne (A.-F.) [ وطن پرورانه ] yurtseverce.
vâveylâ (A.) [ 1 [ واویلا .yazık, eyvahlar olsun. 2.çığlık.
vâveylâ düşmek çığlıklar atılmak.
vâye (F.) [ وایه ] kısmet.
vaz’ (A.) [ 1 [ وضع .koyma, konulma. 2.bırakma. 3.atama. 4.durum, konum.
vaz’ -ı haml [ وضع حمل ] doğum.
vaz’ -ı kadîm [ وضع قدیم ] eski konum, eski durum.
vaz’ -ı yed [ وضع ید ] el koyma.
vaz’ -ı yed edilmek el konulmak.
vaz’ -ı yed etmek el koymak.
vaz’ etmek koymak.
vaz’an (A.) [ وضعا ] konumu bakımından.
vazâif (A.) [ وظائف ] görevler, ödevler.
vâzı’ (A.) [ 1 [ واضع .koyan, koyucu. 2.hazırlayıcı.
vâzıh (A.) [ واضح ] açık, net.
vâzıhan (A.) [ واضحا ] açıkça, açık olarak.
vazî' (A.) [ 1 [ وضيع .alçak, aşağı. 2.mütevazi.
vazîfe (A.) [ 1 [ وظيفه .görev. 2.ödev.
vazîfedâr (A.-F.) [ وظيفه دار ] görevli.
vazîfeşinas (A.) [ وظيفه شناس ] görevine düşkün.
vaziyet (A.) [ وضعيت ] durum, konum.
vebâl (A.) [ وبال ] günah.
vecâhet (A.) [ وجاهت ] yüz güzelliği.
vecd (A.) [ وجد ] coşku.
vecdâver (A.-F.) [ وجدآور ] coşkulu, heyecanlandıran.
vech (A.) [ 1 [ وجه .yüz. 2.sebep, ilgi, münasebet, vasıta. 3.yüzey.
veche (A.) [ 1 [ وجهه .yüz. 2.yön, taraf.
vecîbe (A.) [ وجيبه ] yapılması gereken, görev.
vecîz (A.) [ وجيز ] özlü.
vecîze (A.) [ وجيزه ] özdeyiş.
vedâ (A.) [ وداع ] ayrılış, ayrılma.
vedâyi’ (A.) [ ودایع ] emanetler.
vedîa (A.) [ ودیعه ] emanet.
vefâ (A.) [ 1 [ وفا .sözünde durma. 2.dostluğu sürdürme.
vefâ etmek sözünde durmak, vefa göstermek.
vefâdâr (A.-F.) [ وفادار ] vefalı.
vefâkâr (A.-F.) [ وفاکار ] vefalı.
vefât (A.) [ وفات ] ölüm.
vefât etmek ölmek.
vefeyât (A.) [ وفيات ] ölümler.
vefk (A.) [ 1 [ وفق .uyum. 2.uygun.
vegayrühü (A.) [ وغيره ] ondan başka.
vegayrühüm (A.) [ وغيرهم ] ondan başkaları.
veh (F.-A.) [ وه ] vah.
vehb (A.) [ وهب ] bağış, vergi.
vehbî (A.) [ وهبی ] Tanrı vergisi.
vehelümmecerrâ (A.) [ و هلم جری ] var gerisini kıyas et.
vehhâb (A.) [ وهاب ] çok bağışlayıcı Tanrı.
vehhâbiyyet (A.) [ وهابيت ] vehhâbîlik.
vehhâbiyyûn (A.) [ وهابيون ] vehhâbîler.
vehim (A.) [ وهم ] kuruntu.
vehleten (A.) [ وهلة ] ansızın.
vehm (A.) [ وهم ] kuruntu.
vehmî (A.) [ وهمی ] kuruntuya dayalı, evham üstüne kurulmuş.
vehmnâk (A.-F.) [ وهمناک ] kuruntulu.
veillâ (A.) [ والا ] yoksa, aksi takdirde.
vekâhat (A.) [ وقاحت ] arsızlık, utanmazlık, hayasızlık.
vekâlet (A.) [ 1 [ وکالت .vekillik. 2.bakanlık. 3.avukatlık.
vekâleten (A.) [ وکالة ] vekil olarak.
vekâletnâme (A.-F.) [ وکالت نامه ] vekillik belgesi.
vekâletpenâh (A.-F.) [ وکالت پناه ] sadrazam.
vekâyi’ (A.) [ 1 [ وقایع .olaylar. 2.savaşlar.
vekıs’alâhâzâ (A.) [ وقس علی هذا ] bununla kıyasla.
تعليق