dâ’î (A.) [ 1 [داعی .dua eden, duacı. 2.davet eden.
dâ’ussıla (A.) [ داء الصله ] yurdunu özleme, köyünü özleme.
dâd (F.) [ 1 [داد .adalet. 2.iyilik, ihsan.
dâd (F.) [ 1 [داد .verme. 2.verdi. 3.vergi.
dâdgâh (F.) [ دادگاه ] mahkeme.
dâdhâh (F.) [ دادخواه ] davacı.
dâdres (F.) [ دادرس ] imdada koşan.
dâdû (F.) [ دادو ] dadı.
dâdüferyâd (F.) [ دادوفریاد ] feryat figan.
dâdüsited (F.) [ داد و ستد ] alışveriş.
dâfi’ (A.) [ دافع ] uzaklaştıran, defeden.
dâğ (F.) [ 1 [داغ .yara. 2.kızgın demirle vurulmuş işaret.
dağal (F.) [ دغل ] hile, hilehurda, alavere dalavere.
dağalbâz (F.) [ دغل باز ] hileci.
dağdağa (A.) [ دغدغه ] telaş, gürültü patırtı.
dâhî (A.) [ داهی ] deha sahibi.
dâhil (A.) [ داخل ] iç, içeri.
dâhil olmak içeri girmek.
dâhile (A.) [ داخله ] iç, iç yüz.
dâhilen (A.) [ داخلا ] içten.
dâhilî (A.) [ داخلی ] iç ile ilgili, iç yüze ait.
dâhiliye (A.) [ داخليه ] iç ile ilgili, iç yüze ait.
dahl (A.) [ دخل ] müdahale etme, karışma.
dahme (F.) [ 1 [ضخمه .mezar. 2.mezarlık. 3.lahit.
dâim (A.) [ دائم ] sürekli, devamlı.
dâimî (A.) [ دائمی ] sürekli, devamlı.
dâir (A.) [ 1 [دائر .ilişkin, hakkında. 3.dönen.
dâire (A.) [ 1 [دائره .daire. 2.büro, ofis. 3.devlet dairesi. 4.tef, zilli tef.
dâirenmâdâr (A.) [ دائرا مادار ] çepeçevre.
dâirevî (A.) [ دائروی ] dairemsi.
dâirezen (A.-F.) [ دائره زن ] daire çalan.
dâiye (A.) [ 1 [داعيه .arzu, istek. 2.iddia.
dakâyık (A.) [ 1 [دقایق .incelikler. 2.dakikalar.
dakîk (A.) [ 1 [دقيق .ince, hassas. 2.dakika şaşmayan.
dakîka (A.) [ 1 [دقيقه .incelik. 2.dakika.
dalâlet (A.) [ ضلالت ] sapkınlık.
dâll (A.) [ دال ] delalet eden.
dâlle (A.) [ ضاله ] sapık, yoldan çıkmış.
dâm (F.) [ 1 [دام .tuzak, kapan. 2.besi hayvanı.
dâmâd (F.) [ داماد ] damat, güveyi.
dâmân (F.) [ دامان ] etek.
dâmen (F.) [ دامن ] etek.
dâmenâlûde (F.) [ دامن آلوده ] iffetsiz.
dâmenbûs (F.) [ دامن بوس ] etek öpen.
dâmene (F.) [ دامنه ] yamaç, dağ eteği.
dâmengîr (F.) [ 1 [دامن گير .davacı, şikayetçi. 2.eteğe sarılan.
dâmgâh (F.) [ دامگاه ] tuzak kurulmuş yer.
dân (F.) [ دان ] bilen.
dân (F.) [ دان ] kap.
dânâ (F.) [ دانا ] bilgili, iyi bilen.
dâne (F.) [ 1 [دانه .tohum. 2.yem. 3.tane.
dânende (F.) [ داننده ] bilen.
dâng (F.) [ دانگ ] altıdabirlik dirhem.
dâniş (F.) [ 1 [دانش .bilgi. 2.bilim.
dânişâmûz (F.) [ دانش آموز ] öğrenci.
dânişgâh (F.) [ دانشگاه ] üniversite.
dânişmend (F.) [ 1 [دانشمند .bilgin, alim. 2.stajiyer kadı.
dânişver (A.) [ دانشور ] bilgin.
dâr (A.) [ 1 [دار .yurt. 2.ev.
dâr (F.) [ دار ] dar ağacı.
dâr (F.) [ دار ] sahip olan, bulunduran, tutan.
dâr -ı bekâ [ دار بقا ] ahiret.
dâr -ı fenâ [ دار فنا ] dünya.
dârâ (F.) [ 1 [دارا .sahip. 2.büyük hükümdar.
darabân (A.) [ 1 [ضربان .çarpıntı. 2.vuruş.
darabât (A.) [ 1 [ضربات .darbeler, vuruşlar.
darb (A.) [ 1 [ضرب .vuruş. 2.para basımı. 3.dövme.
darbe (A.) [ 1 [ضربه .vuruş, darbe. 2.bela.
darbhâne (A.) [ ضرب خانه ] darphane, para basımevi.
darbımesel (A.-F.) [ ضرب مثل ] atasözü.
dârçîn (F.) [ دارچين ] tarçın.
dârende (F.) [ دارنده ] sahip.
darîr (A.) [ ضریر ] doğuştan kör.
dârû (F.) [ دارو ] ilaç.
dârûhâne (F.) [ داروخانه ] eczane.
dârülaceze (A.) [ دارالعجزه ] düşkünler evi.
dârülbedâyi (A.) [ دارالبدایع ] konservatuvar.
dârülelhân (A.) [ دارالالحان ] konservatuvar.
dârüleytâm (A.) [ دارالایتام ] yetimhane.
dârülfünun (A.) [ دارالفنون ] üniversite.
dârülhilâfe (A.) [ 1 [دارالخلافه .İstanbul. 2.halifelik merkezi.
dârülkütüb (A.) [ دارالکتب ] kütüphane.
dârülmuallimât (A.) [ دارالمعلمات ] kız öğretmen okulu.
dârülmuallimîn (A.) [ دارالمعلمين ] erkek öğretmen okulu.
dârülmülk (A.) [ دارالملک ] başkent.
dârülvilâde (A.) [ دارالولاده ] doğumevi.
dârüssaltana (A.) [ دارالسلطنه ] İstanbul.
dârüsselam (A.) [ 1 [دارالسلام .Bağdat. 2.cennet.
dâs (F.) [ داس ] orak.
dâstân (F.) [ 1 [داستان .destan. 2.hikaye. 3.masal.
dâstânî (F.) [ داستانی ] destânî, kahramanlıkla ilgili, epik.
davâ (A.) [ 1 [دعوی .dava. 2.teorem. 3.mesele.
dâver (F.) [ 1 [داور .yargıç. 2.hükümdar. 3.Tanrı.
davet (A.) [ دعوت ] çağrı.
dâye (F.) [ دایه ] dadı.
dâyin (A.) [ داین ] alacaklı.
deâvî (A.) [ دعاوی ] davalar.
debbağ (A.) [ دباغ ] sepici.
debdebe (A.) [ دبدبه ] gösteriş.
debir (F.) [ دبير ] katip.
ded (F.) [ دد ] yırtıcı hayvan.
def (F.) [ دف ] tef.
def’ (A.) [ دفع ] uzaklaştırma.
def’ edilmek 1.uzaklaştırılmak. 2.giderilmek.
def’ etmek 1.uzaklaştırmak. 2.gidermek.
def’a (A.) [ دفعه ] kez, kere, defa.
def’aten (A.) [ دفعة ] bir defada.
defaât (A.) [ دفعات ] kereler, defalar.
defâin (A.) [ دفائن ] gömüler, defineler.
defâtir (A.) [ دفاتير ] defterler.
define (A.) [ دفينه ] gömü.
defn (A.) [ دفن ] gömme, defin.
defter (A.) [ دفتر ] defter.
defterdâr (A.-F.) [ 1 [دفتردار .ildeki en üst düzey maliye yetkilisi. 2.maliye bakanı.
defzen (A.-F.) [ دفزن ] tef çalan.
deh (F.) [ ده ] on.
dehâ (A.) [ دها ] dahilik.
dehâlet (A.) [ 1 [دخالت .karışma. 2.sığınma.
dehâlîz (A.) [ دهاليز ] dehlizler.
dehân (F.) [ دهان ] ağız.
dehânbeste (F.) [ دهان بسته ] suskun.
dehen (F.) [ دهن ] ağız.
dehliz (A.) [ دهليز ] koridor.
dehr (A.) [ 1 [دهر .dünya. 2.devir, zamane.
dehrî (A.) [ دهری ] materyalist.
dehriyye (A.) [ دهریه ] materyalistlik.
dehşetâver (A.-F.) [ دهشت آور ] dehşet verici.
dehşetengîz (A.-F.) [ دهشت انگيز ] ürkünç, dehşet verici.
dekâkîn (A.) [ دکاکين ] dükkanlar.
delâil (A.) [ دلائل ] kanıtlar, deliller.
delâlet (A.) [ دلالت ] delillik, yol gösterme.
delâlet etmek 1.yol göstermek. 2.anlamına gelmek.
delîl (A.) [ 1 [دليل .kanıt. 2.rehber. 3.şahit.
delk (F.) [ دلق ] derviş hırkası.
dellâk (A.) [ دلاک ] tellak.
dellâl (A.) [ دلال ] komisyoncu, tellal.
delv (A.) [ 1 [دلو .kova. 2.kova burcu.
dem (A.) [ دم ] kan.
dem (F.) [ 1 [دم .zaman. 2.nefes. 3.içki.
demâdem (F.) [ دمادم ] her an.
dembedem (F.) [ دمبدم ] her an.
demsâz (F.) [ 1 [دمساز .yakın arkadaş.2.sırdaş.
denâet (A.) [ دنائت ] alçaklık.
dendân (F.) [ دندان ] diş.
dendanmüzd (F.) [ دندان مزد ] diş kirası.
denî (A.) [ دنی ] alçak.
der (F.) [ در ] kapı.
derâhim (A.) [ دراهم ] dirhemler.
derakab (F.-A.) [ درعقب ] ardından, hemen, derhal, hemen ardından.
derâmed (F.) [ در آمد ] kazanç, gelir.
derâz (F.) [ دراز ] uzun.
derbân (F.) [ دربان ] kapıcı.
derbâr (F.) [ دربار ] saray.
derbeder (F.) [ دربدر ] aylak, avare.
derbend (F.) [ 1 [دربند .dar geçit. 2.sınır kalesi. 3.hudut.
derc (A.) [ درج ] içine alma, biriktirme.
derc edilmek içine alınmak.
derc etmek içine almak.
derd (F.) [ 1 [درد .dert. acı. 3.ağrı.
derdâ (F.) [ دردا ] ne yazık ki, eyvahlar olsun.
derdest (F.) [ 1 [دردست .yakalama. 2.el altında olma.
derdest edilmek yakalanmak.
derdest etmek yakalamak.
derdiser (F.) [ درد سر ] baş belası, baş ağrısı, sorun, problem.
derdmend (F.) [ دردمند ] dertli.
derecât (A.) [ درجات ] dereceler.
derece (A.) [ 1 [درجه .derece. 2.aşama. 3.kat. 3.miktar.
derekât (A.) [ 1 [درکات .katlar. 2.basamaklar.
dereke (A.) [ 1 [درکه .kat. 2.basamak.
derende (F.) [ درنده ] yırtıcı.
dergâh (F.) [ 1 [درگاه .dergah. 2.saray. 3.tekke. 4.tapı, huzur.
derhâl (F.-A.) [ درحال ] hemen.
derhâst (F.) [ 1 [درخواست .istek, talep, rica. 2.dilekçe.
derhâtır (F.-A.) [ 1 [در خاطر .hatırlama. 2.hatırda tutma.
derhâtır ettirmek hatırlatmak, akla getirmek.
derhâtır eylemek hatırlamak.
derhor (F.) [ درخور ] layık.
derîçe (F.) [ 1 [دریچه .pencere. 2.küçük kapı.
derk (A.) [ 1 [درک .anlama, idrak etme. 2.alma.
derk etmek anlamak, idrak etmek.
derkenâr (F.-A.) [ درکنار ] kenar yazısı.
dermân (F.) [ 1 [درمان .ilaç. 2.çare. 3.güç.
dermânde (F.) [ 1 [درمانده .aciz. 2.zavallı.
dermeyân (F.) [ درميان ] ortada.
dermeyân edilmek ortaya konulmak, ele alınmak.
dermeyân etmek ortaya koymak, ele almak.
derpîş (F.) [ درپيش ] göz önünde.
derpîş edilmek göz önünde bulundurulmak.
derpîş etmek göz önünde bulundurmak.
derrâk (A.) [ دراک ] anlayışlı.
derre (F.) [ دره ] dere.
dersaadet (F.-A.) [ در سعادت ] İstanbul.
dershân (A.-F.) [ درسخوان ] öğrenci.
deruhde edilmek üste alınmak, görev bilinmek.
deruhde etmek üstüne almak.
derûn (F.) [ 1 [درون .iç, içerisi. 2.gönül.
derûnî (F.) [ درونی ] içten gelen, içe ait.
dervâze (F.) [ 1 [دروازه .ana kapı. 2.kale kapısı. 3.şehir kapısı.
dervîş (F.) [ 1 [درویش .yoksul. 2.tarikat şeyhine bağlı mürit.
dervîşân (F.) [ درویشان ] dervişler.
deryâ (F.) [ دریا ] deniz.
deryâdil (F.) [ 1 [دریادل .gönlü zengin. 2.büyük himmetli.
deryâneverd (F.) [ دریانورد ] denizci.
derzî (F.) [ درزی ] terzi.
dâ’ussıla (A.) [ داء الصله ] yurdunu özleme, köyünü özleme.
dâd (F.) [ 1 [داد .adalet. 2.iyilik, ihsan.
dâd (F.) [ 1 [داد .verme. 2.verdi. 3.vergi.
dâdgâh (F.) [ دادگاه ] mahkeme.
dâdhâh (F.) [ دادخواه ] davacı.
dâdres (F.) [ دادرس ] imdada koşan.
dâdû (F.) [ دادو ] dadı.
dâdüferyâd (F.) [ دادوفریاد ] feryat figan.
dâdüsited (F.) [ داد و ستد ] alışveriş.
dâfi’ (A.) [ دافع ] uzaklaştıran, defeden.
dâğ (F.) [ 1 [داغ .yara. 2.kızgın demirle vurulmuş işaret.
dağal (F.) [ دغل ] hile, hilehurda, alavere dalavere.
dağalbâz (F.) [ دغل باز ] hileci.
dağdağa (A.) [ دغدغه ] telaş, gürültü patırtı.
dâhî (A.) [ داهی ] deha sahibi.
dâhil (A.) [ داخل ] iç, içeri.
dâhil olmak içeri girmek.
dâhile (A.) [ داخله ] iç, iç yüz.
dâhilen (A.) [ داخلا ] içten.
dâhilî (A.) [ داخلی ] iç ile ilgili, iç yüze ait.
dâhiliye (A.) [ داخليه ] iç ile ilgili, iç yüze ait.
dahl (A.) [ دخل ] müdahale etme, karışma.
dahme (F.) [ 1 [ضخمه .mezar. 2.mezarlık. 3.lahit.
dâim (A.) [ دائم ] sürekli, devamlı.
dâimî (A.) [ دائمی ] sürekli, devamlı.
dâir (A.) [ 1 [دائر .ilişkin, hakkında. 3.dönen.
dâire (A.) [ 1 [دائره .daire. 2.büro, ofis. 3.devlet dairesi. 4.tef, zilli tef.
dâirenmâdâr (A.) [ دائرا مادار ] çepeçevre.
dâirevî (A.) [ دائروی ] dairemsi.
dâirezen (A.-F.) [ دائره زن ] daire çalan.
dâiye (A.) [ 1 [داعيه .arzu, istek. 2.iddia.
dakâyık (A.) [ 1 [دقایق .incelikler. 2.dakikalar.
dakîk (A.) [ 1 [دقيق .ince, hassas. 2.dakika şaşmayan.
dakîka (A.) [ 1 [دقيقه .incelik. 2.dakika.
dalâlet (A.) [ ضلالت ] sapkınlık.
dâll (A.) [ دال ] delalet eden.
dâlle (A.) [ ضاله ] sapık, yoldan çıkmış.
dâm (F.) [ 1 [دام .tuzak, kapan. 2.besi hayvanı.
dâmâd (F.) [ داماد ] damat, güveyi.
dâmân (F.) [ دامان ] etek.
dâmen (F.) [ دامن ] etek.
dâmenâlûde (F.) [ دامن آلوده ] iffetsiz.
dâmenbûs (F.) [ دامن بوس ] etek öpen.
dâmene (F.) [ دامنه ] yamaç, dağ eteği.
dâmengîr (F.) [ 1 [دامن گير .davacı, şikayetçi. 2.eteğe sarılan.
dâmgâh (F.) [ دامگاه ] tuzak kurulmuş yer.
dân (F.) [ دان ] bilen.
dân (F.) [ دان ] kap.
dânâ (F.) [ دانا ] bilgili, iyi bilen.
dâne (F.) [ 1 [دانه .tohum. 2.yem. 3.tane.
dânende (F.) [ داننده ] bilen.
dâng (F.) [ دانگ ] altıdabirlik dirhem.
dâniş (F.) [ 1 [دانش .bilgi. 2.bilim.
dânişâmûz (F.) [ دانش آموز ] öğrenci.
dânişgâh (F.) [ دانشگاه ] üniversite.
dânişmend (F.) [ 1 [دانشمند .bilgin, alim. 2.stajiyer kadı.
dânişver (A.) [ دانشور ] bilgin.
dâr (A.) [ 1 [دار .yurt. 2.ev.
dâr (F.) [ دار ] dar ağacı.
dâr (F.) [ دار ] sahip olan, bulunduran, tutan.
dâr -ı bekâ [ دار بقا ] ahiret.
dâr -ı fenâ [ دار فنا ] dünya.
dârâ (F.) [ 1 [دارا .sahip. 2.büyük hükümdar.
darabân (A.) [ 1 [ضربان .çarpıntı. 2.vuruş.
darabât (A.) [ 1 [ضربات .darbeler, vuruşlar.
darb (A.) [ 1 [ضرب .vuruş. 2.para basımı. 3.dövme.
darbe (A.) [ 1 [ضربه .vuruş, darbe. 2.bela.
darbhâne (A.) [ ضرب خانه ] darphane, para basımevi.
darbımesel (A.-F.) [ ضرب مثل ] atasözü.
dârçîn (F.) [ دارچين ] tarçın.
dârende (F.) [ دارنده ] sahip.
darîr (A.) [ ضریر ] doğuştan kör.
dârû (F.) [ دارو ] ilaç.
dârûhâne (F.) [ داروخانه ] eczane.
dârülaceze (A.) [ دارالعجزه ] düşkünler evi.
dârülbedâyi (A.) [ دارالبدایع ] konservatuvar.
dârülelhân (A.) [ دارالالحان ] konservatuvar.
dârüleytâm (A.) [ دارالایتام ] yetimhane.
dârülfünun (A.) [ دارالفنون ] üniversite.
dârülhilâfe (A.) [ 1 [دارالخلافه .İstanbul. 2.halifelik merkezi.
dârülkütüb (A.) [ دارالکتب ] kütüphane.
dârülmuallimât (A.) [ دارالمعلمات ] kız öğretmen okulu.
dârülmuallimîn (A.) [ دارالمعلمين ] erkek öğretmen okulu.
dârülmülk (A.) [ دارالملک ] başkent.
dârülvilâde (A.) [ دارالولاده ] doğumevi.
dârüssaltana (A.) [ دارالسلطنه ] İstanbul.
dârüsselam (A.) [ 1 [دارالسلام .Bağdat. 2.cennet.
dâs (F.) [ داس ] orak.
dâstân (F.) [ 1 [داستان .destan. 2.hikaye. 3.masal.
dâstânî (F.) [ داستانی ] destânî, kahramanlıkla ilgili, epik.
davâ (A.) [ 1 [دعوی .dava. 2.teorem. 3.mesele.
dâver (F.) [ 1 [داور .yargıç. 2.hükümdar. 3.Tanrı.
davet (A.) [ دعوت ] çağrı.
dâye (F.) [ دایه ] dadı.
dâyin (A.) [ داین ] alacaklı.
deâvî (A.) [ دعاوی ] davalar.
debbağ (A.) [ دباغ ] sepici.
debdebe (A.) [ دبدبه ] gösteriş.
debir (F.) [ دبير ] katip.
ded (F.) [ دد ] yırtıcı hayvan.
def (F.) [ دف ] tef.
def’ (A.) [ دفع ] uzaklaştırma.
def’ edilmek 1.uzaklaştırılmak. 2.giderilmek.
def’ etmek 1.uzaklaştırmak. 2.gidermek.
def’a (A.) [ دفعه ] kez, kere, defa.
def’aten (A.) [ دفعة ] bir defada.
defaât (A.) [ دفعات ] kereler, defalar.
defâin (A.) [ دفائن ] gömüler, defineler.
defâtir (A.) [ دفاتير ] defterler.
define (A.) [ دفينه ] gömü.
defn (A.) [ دفن ] gömme, defin.
defter (A.) [ دفتر ] defter.
defterdâr (A.-F.) [ 1 [دفتردار .ildeki en üst düzey maliye yetkilisi. 2.maliye bakanı.
defzen (A.-F.) [ دفزن ] tef çalan.
deh (F.) [ ده ] on.
dehâ (A.) [ دها ] dahilik.
dehâlet (A.) [ 1 [دخالت .karışma. 2.sığınma.
dehâlîz (A.) [ دهاليز ] dehlizler.
dehân (F.) [ دهان ] ağız.
dehânbeste (F.) [ دهان بسته ] suskun.
dehen (F.) [ دهن ] ağız.
dehliz (A.) [ دهليز ] koridor.
dehr (A.) [ 1 [دهر .dünya. 2.devir, zamane.
dehrî (A.) [ دهری ] materyalist.
dehriyye (A.) [ دهریه ] materyalistlik.
dehşetâver (A.-F.) [ دهشت آور ] dehşet verici.
dehşetengîz (A.-F.) [ دهشت انگيز ] ürkünç, dehşet verici.
dekâkîn (A.) [ دکاکين ] dükkanlar.
delâil (A.) [ دلائل ] kanıtlar, deliller.
delâlet (A.) [ دلالت ] delillik, yol gösterme.
delâlet etmek 1.yol göstermek. 2.anlamına gelmek.
delîl (A.) [ 1 [دليل .kanıt. 2.rehber. 3.şahit.
delk (F.) [ دلق ] derviş hırkası.
dellâk (A.) [ دلاک ] tellak.
dellâl (A.) [ دلال ] komisyoncu, tellal.
delv (A.) [ 1 [دلو .kova. 2.kova burcu.
dem (A.) [ دم ] kan.
dem (F.) [ 1 [دم .zaman. 2.nefes. 3.içki.
demâdem (F.) [ دمادم ] her an.
dembedem (F.) [ دمبدم ] her an.
demsâz (F.) [ 1 [دمساز .yakın arkadaş.2.sırdaş.
denâet (A.) [ دنائت ] alçaklık.
dendân (F.) [ دندان ] diş.
dendanmüzd (F.) [ دندان مزد ] diş kirası.
denî (A.) [ دنی ] alçak.
der (F.) [ در ] kapı.
derâhim (A.) [ دراهم ] dirhemler.
derakab (F.-A.) [ درعقب ] ardından, hemen, derhal, hemen ardından.
derâmed (F.) [ در آمد ] kazanç, gelir.
derâz (F.) [ دراز ] uzun.
derbân (F.) [ دربان ] kapıcı.
derbâr (F.) [ دربار ] saray.
derbeder (F.) [ دربدر ] aylak, avare.
derbend (F.) [ 1 [دربند .dar geçit. 2.sınır kalesi. 3.hudut.
derc (A.) [ درج ] içine alma, biriktirme.
derc edilmek içine alınmak.
derc etmek içine almak.
derd (F.) [ 1 [درد .dert. acı. 3.ağrı.
derdâ (F.) [ دردا ] ne yazık ki, eyvahlar olsun.
derdest (F.) [ 1 [دردست .yakalama. 2.el altında olma.
derdest edilmek yakalanmak.
derdest etmek yakalamak.
derdiser (F.) [ درد سر ] baş belası, baş ağrısı, sorun, problem.
derdmend (F.) [ دردمند ] dertli.
derecât (A.) [ درجات ] dereceler.
derece (A.) [ 1 [درجه .derece. 2.aşama. 3.kat. 3.miktar.
derekât (A.) [ 1 [درکات .katlar. 2.basamaklar.
dereke (A.) [ 1 [درکه .kat. 2.basamak.
derende (F.) [ درنده ] yırtıcı.
dergâh (F.) [ 1 [درگاه .dergah. 2.saray. 3.tekke. 4.tapı, huzur.
derhâl (F.-A.) [ درحال ] hemen.
derhâst (F.) [ 1 [درخواست .istek, talep, rica. 2.dilekçe.
derhâtır (F.-A.) [ 1 [در خاطر .hatırlama. 2.hatırda tutma.
derhâtır ettirmek hatırlatmak, akla getirmek.
derhâtır eylemek hatırlamak.
derhor (F.) [ درخور ] layık.
derîçe (F.) [ 1 [دریچه .pencere. 2.küçük kapı.
derk (A.) [ 1 [درک .anlama, idrak etme. 2.alma.
derk etmek anlamak, idrak etmek.
derkenâr (F.-A.) [ درکنار ] kenar yazısı.
dermân (F.) [ 1 [درمان .ilaç. 2.çare. 3.güç.
dermânde (F.) [ 1 [درمانده .aciz. 2.zavallı.
dermeyân (F.) [ درميان ] ortada.
dermeyân edilmek ortaya konulmak, ele alınmak.
dermeyân etmek ortaya koymak, ele almak.
derpîş (F.) [ درپيش ] göz önünde.
derpîş edilmek göz önünde bulundurulmak.
derpîş etmek göz önünde bulundurmak.
derrâk (A.) [ دراک ] anlayışlı.
derre (F.) [ دره ] dere.
dersaadet (F.-A.) [ در سعادت ] İstanbul.
dershân (A.-F.) [ درسخوان ] öğrenci.
deruhde edilmek üste alınmak, görev bilinmek.
deruhde etmek üstüne almak.
derûn (F.) [ 1 [درون .iç, içerisi. 2.gönül.
derûnî (F.) [ درونی ] içten gelen, içe ait.
dervâze (F.) [ 1 [دروازه .ana kapı. 2.kale kapısı. 3.şehir kapısı.
dervîş (F.) [ 1 [درویش .yoksul. 2.tarikat şeyhine bağlı mürit.
dervîşân (F.) [ درویشان ] dervişler.
deryâ (F.) [ دریا ] deniz.
deryâdil (F.) [ 1 [دریادل .gönlü zengin. 2.büyük himmetli.
deryâneverd (F.) [ دریانورد ] denizci.
derzî (F.) [ درزی ] terzi.
تعليق